Bu Blogda Ara

12 Kasım 2010 Cuma

TEKMA TEKNİK HİDROLİK PNÖMATİK OTOMASYON SİSTEMLERİ LTD.ŞTİ

TEKMA TEKNİK HİDROLİK PNÖMATİK LTD.ŞTİ.

Sektöründe 35 yıldır söz sahibi olan TEKMA TEKNİK sunmuş olduğu, geniş ürün yelpazesiyle, İzmir- Gıda Çarşısında, piyasanın HİDROLİK-PNÖMATİK sistemleri ihtiyacını karşılamakta ve ithalatını yapmaktadır.

Müşteri memnuniyetini ön planda tutan TEKMA TEKNİK; sanayinin birçok dalına hizmet sunmakta, temel yeterliliklerinden yola çıkarak birçok kişi ve kurumların problemlerini çözmeye yönelik çalışmalar yapmaktadır.

Plastik sektörüne, tekstil sektörüne, inşaat sektörüne, gıda sektörüne ve üretmekte olan birçok sektöre hizmet vermektedir.

Stokta yedekli çalışan TEKMA TEKNİK LTD ŞTİ. müşterilerinin ihtiyaçlarını, özel siparişlerini en kısa sürede karşılamaktadır.



       ÜRÜNLERDEN BAZILARI:


*PNÖMATİK TEK BOBİN, ÇİFT BOBİN VALFLER




*PNÖMATİK KOLLU VALFLER



*PNÖMATİK PİSTON

*PASLANMAZ KÜRESEL VANA 





Adres:Gaziler Cad. Batı İş Merkezi 369/L
Yenişehir/İZMİR
Telefon:+90.232 457 52 91 - 458 61 78
Faks:+90.232 449 06 32
E-Posta:info@tekmateknik.com.tr






www.tekmateknik.com.tr



4 Eylül 2010 Cumartesi

Uçaklar da artık PLASTİKKK !!!!!!!!

Boeing, gelecekte tüm uçakların plastikten yapılacağını açıkladı. Yeni uçaklar hafif oldukları için daha az yakıtla, daha uzağa gidebilecek.
Dünyanın en büyük uçak üreticilerinden Amerikan Boeing firmasının müdürü gelecekte tüm uçakların plastikten yapılacağını söylüyor.

Boeing Yönetim Kurulu Başkanı, Genel Müdürü ve Ticari Uçaklar Grubu Başkanı Alan Mulally, Boeing’in en popüler yolcu uçağı olan 737′leri ilk fırsatta plastik alaşımlarına çevireceklerini belirtti.

Alan Mulally’ye göre metalin gözden düşmesinin nedeni, ‘paslanma riski.’
Metal olmayan birkaç farklı maddenin birleştirilmesiyle elde edilen alaşımlar böyle bir risk taşımıyor.

Ayrıca daha hafif oldukları için uçakların daha az yakıtla, daha uzağa gidebilecekleri hesaplanıyor.
Boeing, gelecek yıl piyasaya süreceği yeni modeli 787 Dreamliner’ı, karbon fiber destekli plastik alaşımlarla imal ediyor.
Alan Mulally, 737 filosunun yenilenme zamanı geldiğinde onlarda da benzer bir teknolojinin kulllanılacağını söyledi.
Mulally, İngiltere’deki bir fuar öncesinde yaptığı konuşmada “737′lerin yaklaşık yarısının plastik alaşımlardan oluşmasını hedefliyoruz” dedi:

“Bu hem imalat, hem de bakım masraflarımızı azaltacak bir adım.”
Boeing müdürü, yeni 737′ler için gereken teknolojinin henüz hazır olmadığını, bunun için daha bir 10 yıl gerektiğini sözlerine ekledi.

Ancak havacılık endüstrisinin Amerika’daki 11 Eylül 2001 saldırıları sonrasında yaşadığı şoku atlatmış olduğuna dikkat çekerek, yeni uçaklar için gereken kaynak ve talebin artık varolduğunu kaydetti.

























http://www.1liradan.com/category.php?id_category=13

Uygun fiyatlarıyla  "www.1liradan.com" plastik eşyalar ve değişik sektörlerden farklı alternatifler sunarak hizmetinizde.

Plastik geri dönüşüm hattı. PART 2.

Plastik geri dönüşüm işlemi üç ana aşamadan oluşur.
*Atık plastiği toplama ve uygun şekilde depolama,
*Plastik malzemeleri özelliklerine göre ayırma, kirli plastiğin su tanklarında veya
tamburlu yıkama makinelerinde yıkanıp temizlenmesi, öğütülmesi, kurutulması
ve ekstrüzyona hazır hale getirme aşaması,
*Ekstrüzyonda granül hammadde elde etme aşaması.


Plastik geri dönüşüm makinelerinde, atık plastik ürünlerin granül haline dönüşümü iki
farklı kesim sistemi ile çalışan makinelerde yapılır. Her iki makinede aynı özellikte granül
ekstrüderi bulunur. Farklılıkları granül ekstrüderinden çıkan plastikleştirilmiş mamulün
kesim sistemindedir. Bunlardan birincisi ilk üretilmiş olan soğuk kesim (pelletizing) granül
makinesidir. Bu makinede plastik eriyik, ekstrüder kafasına
montajı yapılmış filtre plakasından tel biçiminde akarak çıkar. Doğrudan su ile dolu havuza
giren uzun sıcak plastik burada soğutulur. Tel biçimli gelen uzun soğumuş plastikler çekici
vasıtası ile kesim ünitesine getirilir. Bıçaklar soğutulmuş olan plastik malzemeyi yüksek
devirde keserek granül haline getirir.


Diğer bir geri dönüşüm makinesi de sıcak kesim (kafa kısmında kesim) yapan granül makinesidir Bu makineler son teknoloji ile üretilmiş, yüksek
kapasitede ve kalitede üretim yapan sistemlerden meydana gelmiştir. Pelletizing (iplik
kesim) tipi granül makinesinden farklı tarafı, filtre plakasından gelen sıcak plastik
malzemenin bu kısımda bıçaklar yardımıyla kesilmesidir. Direkt kafada kesilerek elde edilen
granüller su dolu havuzlara dökülürler. Bunun dışında hava ile soğutma yapan sistemler
vardır. Havuza dökülen granüller akan su vasıtası ile silolara taşınır. Daha sonra kurutma işlemi ile granüller kurutulur.

Plastik geri dönüşüm hattı. PART 1.

Plastik Geri Dönüşüm Makineleri:

Plastik geri dönüşüm, sanayi kuruluşlarından ve evsel atıklardan çıkan plastik esaslı
(PET şişe, polietilen şişe, PVC pencere, ambalaj malzemesi vb.) malzemelerin toplanıp
ayrılarak ve öğütülerek sanayi sektörüne hammadde ve yarı mamul olarak geri
kazandırılması işidir.

Geri dönüşümün amacı; sanayi kuruluşları ve evsel atıklardan çıkan plastik esaslı
malzemelerin toplanıp temizlenerek öğütülmesi suretiyle iç ve diş piyasada kullanılmasını
sağlayarak, çevreyi korumak ve ekonomiye katkıda bulunmaktır.

Bu atıklar gerek iç piyasa ve gerekse dış piyasa sanayi kuruluşlarında yeniden plastik
esaslı mamul veya yarı mamul üretiminde kullanılır (şişe, ambalaj malzemeleri, pencere,
kapı, çocuk oyun sahası, su kaydırağı, oyuncak, elektrik direği, kablo, otomotiv sanayi,
çeşitli evsel araç-gereçler vb.).
Plastik geri dönüşüm makinesi, atık hale gelmiş plastik malzemeleri tekrar üretime
uygun hammadde haline dönüştürmeye yarayan, ekstrüzyon sistemiyle çalışan plastik işleme
makinesidir.


(Resim: "www.ustunismakina.com.tr" adresinden alınmıştır.)

31 Ağustos 2010 Salı

Plastik kullanarak yılda 46 milyon arabanın
 harcadığı enerji kadar tasarruf sağlayın !
Avusturyalı bağımsız danışmanlık firması Denkstatt, plastiklerin çevreye etkileri konulu raporunu tamamladı ve raporun sonuçları Avrupa Parlamentosu’nda sunuldu. Enerji tasarrufu ile ilgili çarpıcı gerçeklerin yer aldığı rapor, plastiklerin çevreci olmadığı tezini çürütecek nitelikte sonuçlara sahip. Araştırmaya göre, plastikleri kullanarak yılda 46 milyon arabanın harcadığı enerjiden tasarruf etmek mümkün. Alternatifleri yerine plastiklerin tercih edilmesi halinde, karbondioksit emisyonu Belçika’nın toplamı oranında azaltılabilir ve yılda 639 milyar 400 milyon kWhenerji tasarrufu sağlanabilir.

PLASTİK MAMUL ÜRETİMİ, İTHALATI VE İSRACATI

PLASTİK MAMUL :
Plastik sektörü, 2008 yılına kadar işleme kapasitesindeki artışa paralel olarak her yıl artan ölçüde makine ve teçhizat yatırımı yapmıştır. Sektörün 2003 yılında 288 milyon dolar olan makine teçhizat yatırımı 2008 yılında 656 milyon dolara çıkmış ancak küresel krizin olumsuz etkisi ile 2009 yılında 414 milyon dolara inmiştir. Sektörün makine teçhizat yatırımının 2010 yılı ilk 2 ayında, 2009 yılı eş dönemine kıyasla % 17 gerileyerek 58 milyon dolara indiği görülmektedir. Bu durum sektörde yatırım eğiliminin 2009 yılından bu yana gerilediğini göstermektedir.


Plastik Mamul Üretimi :
2010 yılının ilk 2 ayındaki gerçekleŞmeler dikkate alınarak, 2009 yılında 5.062.000 ton olan plastik
mamul üretiminin 2010 yılı sonunda 5,3 – 5,4 milyon tona çıkacağı tahmin edilmektedir. 2010 yılının ilk
2 aylık üretimi 2009 yılı eĢ dönemine kıyasla % 4 - 5 artmış olmasına rağmen, özellikle ihracatta
sağlanan ivmenin 2010 yılının kalan döneminde artarak sürmesi ve yıl sonunda üretimde % 7 - % 10’a
varan ölçüde artış sağlanabileceği tahmin edilmektedir.


Plastik Mamul İthalatı :
2010 yılının ilk 2 ayında 52,3 milyon ton plastik mamul ithalatı yapılmış olup, plastik mamul ithalatına
248 milyon dolar ödenmiştir. 2010 yılının ilk 2 ayında plastik mamul ithalatı 2009 yılının eş dönemine
kıyasla miktar bazında % 36, değer bazında ise % 33 artmıştır.


Plastik Mamul İhracatı:
2010 yılının ilk 2 ayında, 141.153 ton plastik mamul ihraç edilerek 398 milyon dolar döviz kazanılmıştır. 2010 yılının ilk 2 ayında 2009 yılının eş dönemine kıyasla plastik mamul ihracatı miktar bazında % 21 değer bazında da % 50 artmış olup, bu durum, Türkiye’nin 2010 yılında maliyet artışlarını ihracat fiyatlarına yansıtabildiğini göstermektedir. 2010 yılında plastik mamul ortalama birim ihraç fiyatlarında sağlanan % 24 lük artışın ihracatın değer bazında artış ivmesi kazanmasına neden olmuştur.


İKMİB ihracat kayıtlarına göre, 2010 yılının ilk 3 ayında toplam kimya sektör ihracatı 2,7 milyar dolar olarak gerçekleşmiş olup, 2009 yılının eş dönemine kıyasla % 56,2 artmıştır. 2009 yılında, 2008 yılına kıyasla % 30 gerileyen ihracatın ilk çeyrekte % 56,2 büyümesi, kimya sektör ihracatının yükselme trendine girdiğini göstermektedir. 2010 yılının ilk çeyreğinde gliserin, bitkisel mamuller dışındaki tüm alt gruplarda ihracat % 12 ile % 156 arasında artış göstermiştir.
İhracat kayıtlarına göre plastik sektör ihracatı ilk çeyrekte 831,4 milyon dolar olarak gerçekleşmiş ve 2009 yılının eş dönemine kıyasla % 28 artmıştır. 2009 yılının ilk çeyreğinde plastik sektör ihracatı toplam kimya sektör ihracatından % 37 pay alırken, 2010 yılı ilk çeyreğinde payı, mineral yakıtların payının artması ile, % 34’e gerilemiştir. Yeniden artış trendine giren plastik sektör ihracatının 2010 yılında en az 2008 yılı seviyesine erişmesi beklenmektedir.

PLASTİK HAMMADDE ARZI...

Plastik Hammadde Arzı :

2010 yılının ilk 2 ayında plastik hammadde arzı 791.437 ton olarak gerçekleşmiştir. Bu durum plastik hammadde de yıl bazında % 5 artış olduğunu göstermektedir.
Plastik sektöründe hammadde’de dışa bağımlılık 2010 yılının ilk 2 ayında 2009 yılına kıyasla artmıştır. Nitekim 2010 yılının ilk 2 ayında toplam hammadde arzı içinde yerli üretimin payı % 14’e gerilemiş,. ithalatın payı ise % 86’ya çıkmıştır. Yerli üretimin toplam arz içindeki payı, PP’de % 10, PVC’de % 16 ve PE’de de % 32 olarak gerçekleşmiş olup bunların dışındaki diğer plastik hammaddeler % 100 oranında ithalatla karşılanmaktadır. Türkiye‘de hammadde talebi büyük ölçüde ithalat ile karşılanmaya devam etmektedir. Hammaddede dışa bağlılığı azaltmak için PETKİM’in üretim kapasitesini arttırması ve yeni petro kimya tesislerinin kurulması gerekmektedir.

2010 yılının ilk 2 ayında, toplam plastik hammadde arzı içinde PP % 28 ile en yüksek kalemi oluşturmuştur. Bunu % 27 ile PE ve % 17 ile PVC takip etmiştir. Diğer taraftan PS’nin payı % 6, PET’in payı % 4 ve ABS’nin payı da % 1 düzeyinde kalmıştır.

Plastik hammadde üretimi, ithalatı ve ihracatı (2010)

PLASTİK HAMMADDE

Plastik Hammadde Üretimi :
2010 yılının ilk 2 ayında plastik hammadde üretiminin 111.667 ton olarak gerçekleĢtiği ve toplam plastik hammadde üretimi içinde AYPE, YYPE, PVC ve PP’nin payının 2009 yılı 2 ayındaki düzeyinde kaldığı tahmin edilmektedir


Plastik Hammadde İthalatı :
2010 yılının ilk 2 ayında 679.770 ton plastik hammaddesi ithal edilmiĢ olup, plastik hammadde ithalatına 1 milyar 16 milyon dolar döviz ödenmiştir.

2009 yılında 2008 yılına kıyasla plastik hammadde ithalatı miktar bazında hemen hemen aynı ölçüde kalmıĢ ve değer bazında % 28 azalmıĢ olmasına rağmen, 2010 yılının ilk 2 ayında 2009 yılının eĢ dönemine kıyasla plastik hammadde ithalatının miktar bazında % 34, değer bazında da % 68 arttığı görülmektedir. Bu durum plastik hammadde birim ithal fiyatların 2010 yılında plastik hammadde birim ithalat fiyatında % 26 düzeyindeki artıĢtan kaynaklanmaktadır.

Türkiye, 2010 yılının ilk 2 ayında 81 ülkeden plastik hammadde ithalatı yapmıĢtır. 2009 yılında toplam plastik hammadde ithalatında ilk 3 sırayı Almanya, Belçika ve S. Arabistan alırken, 2010 yılının ilk 2 ayında S. Arabistan ilk sırayı almıĢ, onu Almanya ve Belçika takip etmiĢtir. 2009 yılında değer bazında toplam plastik hammadde ithalatının % 64’ü ilk 10 ülkeden yapılırken bu oran 2010 yılının ilk 2 ayında % 63 olarak gerçeklekmiştir.


Plastik Hammadde İhracatı :
2010 yılının ilk 2 ayında Türkiye’nin plastik hammadde ihracatı 60.315 ton ve 88,6 milyon dolar olarak gerçekleĢmiĢ olup, ihracat 2009 yılının eĢ dönemine kıyasla miktar bazında % 19 değer bazında da % 46 artmıĢtır. Hammadde ihracatının değer bazında% 46 artması, birim ihracat fiyatının % 23 artmasından kaynaklanmıştır.


Türkiye, 2009 yılında 150, 2010 yılının ilk 2 ayında ise 108 ülkeye plastik hammaddesi ihraç etmiĢtir. 2009 yılında ve 2010 yılının ilk 2 ayında plastik hammadde ihracatı yapılan ilk 3 ülke değişmemiştir.
2009 yılında plastik hammadde ihracatının % 54’ü ilk 10 ülkeye yapılmıĢtır. 2010 yılının ilk 2 ayında ise ilk 10 ülke toplam ihracattan % 58 pay almıştır.

30 Ağustos 2010 Pazartesi

Metal zımbalı poşet çayları içmeyin

Poşet çaylar çok pratik. Bu yüzden de kullanımı hızla artıyor.
Ancak dünya zımba telli poşet çayları terk etmesine rağmen (zımba yerinepoşete, ip
doğal yapıştırıcı ya da dikiş ile tutturuluyor) 
Türkiye'de hâlâ metal zımbalı poşet çayları satılıyor . 
Bu insan sağlığı için çok tehlikeli. Çünkü metal zımbalı poşet çay, 
sıcak suyun içine girdiğinde ve uzun süre
bekletildiğinde, çay poşetindeki metal çözünüme uğruyor. 
Bu da vücutta metal birikimine yol açıyor. Vücutta biriken ağır metal iyonları
karaciğer, beyin, akciğerde çeşitli sorunlara ve kansere neden oluyor.
Özellikle limonlu çay içenler kesinlikle metal zımbalı poşet çaykullanmamalı. 
Çünkü limon asit özelliğinden dolayı metalle tepkimeye girip
metalin çözülmesine ve vücuda daha fazla metal yüklenmesine neden oluyor.
Poşet çayları alırken ya da kullanırken dikkatli olmak gerekir.
Dokunduğunuzda naylon hissi veren metal zımbalı poşet çayları almayın. 
Onun yerine lifli, doğal malzemeden yapılan, ipi dikişle ya da yapıştırılarak
tutturulmuş çayları tercih edin. 
Önce şekeri atın. Çünkü şeker suyu soğutacak ve metalin çözülmesini engelleyecek. 
Su mümkün olduğunca ılık olmalı. Ve metal zımbalı poşet çay su içerisinde en fazla iki dakika
bekletilmeli. Aslında salt bitkiyi suda kaynatarak hazırlamak en sağlıklı yoldur.

28 Ağustos 2010 Cumartesi

Plastik Sektörüne Yönelik Kurumsal Plastik Teknolojileri Eğitimleri...

Günümüzde hızla büyümekte olan Türk plastik sektörü, bünyesinde çalıştıracak nitelikli insan gücüne de çok fazla ihtiyaç duymaktadır. Plastik sektöründe eğitim hizmetlerine başlamış bulunan eğitim uzmanlarımız sizlere ihtiyaç duyduğunuz konularda bilgi ve tecrübelerini esirgemeyecektir. Plastik sektörünün diğer sektörler gibi en fazla ihtiyaç duyduğu konu şüphesiz ki eğitimli iş gücüdür. Malesef eğitimli iş gücü sıkıntısı duymakta olan ülkemiz ve sektörümüzde eğitim uzmanlarımızca yaptığımız eğitim etkinlikleri ile siz değerli sanayimize ve çalışanlarımıza bilgilerimizi aktarmak, bilgi paylaşım olanaklarımızı sunmak istiyoruz. Bu sebepten dolayı firmanızda çalışan personelin plastik teknolojisi konusunda eğtitilmesi ve geliştirilmesi için ihtiyaç duyduduğunuz konularda eğitimler düzenlenecektir.

EĞITIM KONU VE IÇERIKLERI IÇIN TIKLAYINIZ.

Enerji Dostu Plastikler.

   Avusturyalı bağımsız danışmanlık firması Denkstatt, plastiklerin çevreye etkileri konulu raporunu tamamladı ve raporun sonuçları Avrupa Parlamentosu’nda sunuldu. Enerji tasarrufu ile ilgili çarpıcı gerçeklerin yer aldığı rapor, plastiklerin çevreci olmadığı tezini çürütecek nitelikte sonuçlara sahip. Araştırmaya göre, plastikleri kullanarak yılda 46 milyon arabanın harcadığı enerjiden tasarruf etmek mümkün. Alternatifleri yerine plastiklerin tercih edilmesi halinde, karbondioksit emisyonu Belçika’nın toplamı oranında azaltılabilir ve yılda 639 milyar 400 milyon kWh enerji tasarrufu sağlanabilir. Küresel ısınma son yıllarda etkilerini daha fazla hissettiğimiz ve geleceğimizi tehdit eden en önemli olaylardan biri haline geldi. Gezegenimiz artık alarm vermeye başladı ve hepimizin bu durumu değiştirmek için yapacağı bir şeyler olmalı. Küresel ısınmanın önlenmesi için dünya genelinde çözüm yolları aranıyor. Avrupa Birliği’nde de çevre önemli gündem maddeleri arasında. Avrupa Parlamentosu’nun Finli üyesi Eija-Riitta Korhola’nun, Parlamento’ya küresel ısınmayla mücadele etmek için sunduğu yeni sürdürülebilirlik raporu da bu çabalardan biri olarak dikkat çekici.

TÜRK PLASTİK SEKTÖRÜ;

   Türk Plastik sektörü, Türkiye’nin en hızlı gelişen sektörlerinden biridir. Plastik sektörü yarattığı
12,5 milyar dolarlık katma değerle GSMH içinden % 4 pay almaktadır. Plastik sektör ithalatının toplam
kimyasallar ithalatı içindeki payı % 31, direk ihracatının toplam kimyasallar ihracatı içindeki payı da %
48 dir. Plastik sektörünün direk ve indirek ihracat toplamı kimyasallar ihracatının % 50 üzerindedir.1
PlasticsEurope istatistiklerine göre AB ülkeleri içinde plastik işleme kapasitesi 3 milyon tonu aşan 7
ülke mevcut durumda olup, Türkiye, 2006 yılında ulaştığı 4,3 milyon tonluk işleme kapasitesi ile AB
ülkeleri içinde 6. Sıradadır.2
Ülkemiz Avrupa ülkeleri arasında sentetik elyaf üretiminde ikinci, pencere profili imalatında üçüncü
sıradadır. Sektörde çoğu KOBİ olmak üzere 6.000’den fazla şirket faaliyet gösteriyor ve
160.000’den fazla kişiye istihdam yaratılıyor3.
Şekil 6. Avrupa’nın 27 metre Uzunluğundaki İlk Plastik Köprüsü, 1 Günde Almanya’da
Kurularak Hizmete Açılmıştır.

1867  tarihi, uygarlık tarihinde altın harflerle yazılması gereken bir tarihtir: Kimya ilk kez bir yapay gereç Üretmiş, “Plastik Çağı” açılmıştı. Ancak Hayatın bundan.haberi yoktu. Nitrosellüloz ve kâfuru birleştirerek sağlam, esnek, bozulmaz ve ısıtıldığında kolay çalışır bir madde meydana getirmişti. “Sellüloid” adını verdiği bu madde kısa sürede sanayileşti. O kadar ki, bu maddeyi daha bir yığın plastik madde İzlemiş ve bunlar da son derece yaygınlaşmış olduğu halde bugün bile ona hâlâ gerek duyulmaktadır.
Taraktan oyuncak bebeğe kadar sayısız kullanışları olan selüloid, gerçek yerini icadından yirmi yıl sonra bulmuştur. Amerikalı fotoğraf malzemeleri sanayicisi George Eastman (1854 – 1932) bu teknikte kulanılan cam, ağır ve nazik olduğundan yerine 1886da  selüloid  kullanmaya başladı ve bunun üzerine Kodak makinelerini piyasaya sürdü.



İlk plastiğin İcadı 1867 tarihini, 1884te ilk yapay dokuma izler. Mucidi bu kez bir teknisyen değil, bir bilim adamıdır: Kimyacı Hilaire Bernigaid, Chardonnet kontu. (1839 -1924) Kollodyonu bir rastlantıyla tüpünden dökmüş ve kurudukça uzun, ince teller haline geldiğini gözlemlemişti. Bundan 1883te deneylere başlayarak ertesi yıl “yapay ipek” dediğimiz sağlam ve parlak dokuma ipliğini buldu.


1889dan başlayarak Chardonnet ipekleri büyük bir kabul gördü. Mucit bir şirket kurarak biri Besançon’ da (Fransa) ve öteki de Macaristan’da olmak üzere iki fabrika açtı. Ne var ki, kumaşlarının temel maddesi kollodyon; yani nitrosellüloz’du. Yapay ipek giyinmek, “barut pamuk” giyinme demekti. Kazalar birbirini izledi, ortalık telaşa kapıldı. Derken başka bir madde bulmak gerekti.Ancak, Chardonnet’in dayandığı temel fikir; yani selüloz kullanma, günümüze kadar geçerli bîr yöntem oldu. Aranan, bunu kollodyonsuz bir maddeyle üretmekti. Çözümü iki İngiliz Charles Cross ve Ernest Bevan buldular. Bu iki kimyacı, pamuk firelerinden elde edilen selülozu sudrikoksit ve sonra karbon sülfüründe erittiler. Şurup kıvamında bir madde elde ettiler: “Viskoz”. Bu viskoz, iplik biçiminde çekilip katılaşmaktaydı. Böylece tehlikesiz hale gelen yapay ipek, 1935ten sonra “reyon” adı altında yaygınlaştı.

Ayrıca reyon, Chardone ipeğinin son verimi de değildir. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra selüloz asetatından elde edilen elyaf onun yerini aldı.

14 Temmuz 2010 Çarşamba

POLİMERLERİN SINIFLANDIRILMASI...

Polimerlerin Siniflandirilmasi:


Polimerleri inceleyebilmek için siniflandirilmalari gerekir. Amaca uygun olarak asagidaki siniflandirmalar yapilmistir.

Molekül agirliklarina göre (oligomer, makromolekül)

Dogada bulunup, bulunmamasina göre (dogal, yapay)

Organik ya da anorganik olmalarina göre

Isiya karsi gösterdikleri davranisa göre

Zincirin kimyasal ve fiziksel yapisina göre(Düz, dallanmis, çapraz bagli, kristal, amorf polimerler)

Zincir yapisina göre (homopolimer, kopolimer)

POLİMER KİMYASININ TARİHİ

Türk Dil Kurumu Sözlügünde polimer; tekrarlanan yapisal kümelerin olusturdugu yüksek molekül agirlikli bilesikler olarak tanimlanmistir. Polimer adi ise "poli + meros (çok + parçali)" olarak Greekçe'den gelmektedir. Polimeri olusturan herbir küçük molekül ise monomer olarak adlandirilir. Polimerler sonuçta birçok küçük molekülün biraraya gelmesiyle olustugundan makromoleküldürler.

Polimerik ürünlerden biri olup, bugünde çok kullanilan maddelerden biri olan kauçugun kullanimi 5000 yil öncesinde dayanir. Baslangiçta sivi olan kauçugun özsuyu (lateks) uzun zincirli moleküller içerir. kizilderililer bu özsuyu ile ayaklarini kapladiktan sonra havadaki oksijenin etkisi ile bazi noktalardan bu moleküller birbirlerine baglanirlar. Bu baglanmalar nedeniyle artik moleküller birbirlerinden kolayca ayrilamazlar. Böylece sividan kati duruma geçilir. Fakat bu kati biraz özeldir. bu kati yapi içerisinde küçük moleküler hareket edebilirler. ve tüm yapida hareketlidir. yapinin bir balik agi gibi davrandigi düsünülebilir. bu nedenle bu yapi kismen kati kismen sivi gibi davranirlar. Bu madde kauçuk olarak adlandirilir. Bununla beraber bu kauçuk ayakkabi bir gün içerisinde dagilir. Çünkü havadaki oksijen ilk olarak molekülleri birbirine baglamasina karsin bir süre sonra oksijen, zincirleri kesmeye baslar. birgün sonunda yapi dagilir. 1849 yilinda Charles Goodyear kauçuk agacinin özsuyunu kükürt ile kaynattiginda esnek, saglam siyaha yakin bir madde elde eder. Goodyear'in bu bulusu halen üretimdedir. (Kirilgan Nesneler, Tübitak popüler bilim kitaplari, Pierre-Gilles de Gennes Jacques Bados, çev. Anahid Hazaryan, 2.Basim, Ocak 1999).

Polimerlerin ikinci büyük grubu olan plastiklerin ilk ürünü 1868 de Amerika'da John Wesley Hyatt tarafindan, pamuk selülozunu nitrik asit ve kamfor ile etkilestirilerek hazirlanan yari sentetik polimerdir.

Amerikali bilim adami Leo Hendrick Baekeland, 1907 de tamamen sentetik ilk polimer olan fenol-formaldehit reçinelerinin üretimini basarmistir.

1924 de ise Hermann Staudinger'in Makromolekül Hipotezini ileri sürmesiyle, polimer teknolojisi önemli bir ufuk kazanmistir. Bu teoriye göre, dogal kauçuk ve polistirenin, küçük birimleri birarada bulunduran uzun zincirli moleküller oldugunu ileri sürülerek, polimer üretiminin deneme yanilma asamasindan kurtulmasina neden olmustur. Makromolekül Hipotezi sonraki yillarda birçok polimerin üretimine isik tutmustur.

1927 de selüloz asetat ve polivinil klorür, 1928 de polimetil metakrilat, 1929 da üre-formaldehit reçineleri üretilmistir. Özellikle II. Dünya savasinda stiren-bütadien kopolimeri polimer teknolojisinin önemli ürünleri olmuslardir.

1931 de yine ilk sentetik kauçuk olan neopren üretimi baslamistir. 1936 da poliakrilonitril, stiren-akrilonitril kopolimeri ve polivinil asetat, 1937 de poliüretan, 1938 de Teflon ticari ismi ile anilan politetrafloroetilen, 1939 da melamin-formaldehit (formika) reçineleri, 1940 da bütil kauçugu ve silikonlarin hammaddesi olan silanlar, 1941 de polietilen, polietilen teraftalat, 1942 de doymamis poliesterler ve Orlon ticari isimli poliakrilonitril fiber üretimi gerçeklestirilmistir.

1952 de Max planck Enstitüsü arastirmacilarindan K.Ziegler bazi alüminyüm alkali bilesiklerini katalizör olarak kullanarak etilenin düsük basinçta polimerizasyonunu gerçeklestirmistir. Ziegler ve Giulio Natta sterospesifik polimerizasyonu diger olefinlere de uygulamislardir. 1954 de polikarbonat ve 1956 da polifenil oksit sentezlenmistir. Son yillarda yüksek isil ve mekanik dayanikliga sahip poliimid, poliarilsülfonlar, poliarilamidler, polifenilsülfit, polibütil teraftalatpolietereketon, polifenil gibi önemli plastikler gelistirilmistir (Erhan Piskin, 1987).

SENTETİK PLASTİKLER...

Sentetik plastikler:


      İlk tam sentetik plastikler, endüstri ölçeğinde üretilmelerinden yıllarca önce ortaya çıkarıldı. 1838 yılında Fransız Regnault, vinil klorürün, güneş ışığının etkisi altında “reçineleşme”sini gözledi. Ne var ki, ürettiği ve günümüzde “polivinil klorür (PVC)” diye adlandırılan bu yeni maddenin getirdiği olanakları değerlendiremedi. Ertesi yıl, Alman kimyacı Simon, doymamış bir hidrokarbon olan stirenin, polistiren vererek polimerleştiğini ortaya çıkardı. Ama bu maddenin endüstri ölçeginde üretimi, ancak doksan yıl sonra gerçekleşti. 1909 yılında Leo H. Baekeland, fenolün formaldehitle tepkimesi sonucu elde ettiği ürünün patentini (ilk fenol-formaldehit reçinesinin bundan 30 yıl önce ,1872 yılında Adolf von Bayer’in bulmuş olmasına karşılık) aldı. Baekeland’ın ürettiği bakaliyet,ticari açıdan başarılı olan ilk sentetik plastiklerden biriydi. Metil metakrilat,ilk kez 1877 yılında,Alman kimyacıları Fitting ve Paul tarafından polimerleştirildi. Elde ettikleri ürün,yani polimetilmetakrilat,yarım yüzyıl sonra ortaya çıkan “perspeks” adlı plastiğin temelini oluşturdu. Etilenin polimerleşmesiyle ilgili ilk denemeler 1879 yılında yapıldı, ama bir plastik yerine, bir yağlama yağı elde edildi. Günümüzde, etilenin endüstri alanında polimerleştirilmesiyle, polietilen ya da politen elde edilir.

XIX. yüzyılın sonlarında ticari amaçla selüloit üretildi, ama üretim tekniklerinde önemli gelişmeler, ancak XX. Yüzyılın başlarında gerçekleştirildi. Baekeland, fenol-formaldehit reçinesi bakalit için, bir kalıplama tekniği geliştirmeyi başardı. 1919 yılında da Eichengrün, selüloz asetatın enjeksiyon yoluyla kalıplanmasını sağlayan bir yöntem için patent aldı. Günümüzde enjeksiyon yoluyla kalıplama, plastiklere biçim vermede önemli bir tekniktir. Bu teknik kullanılmadan, birçok eşya ve aletin yapılması olanaksızdır.

5 Temmuz 2010 Pazartesi

GIDA AMBALAJINDA ŞEKERDEN PLASTİK KULLANILACAK...

İngiliz uzmanlar gıda ambalajında kullanmak üzere şekerden plastik üretti. Çevreci yeni plastik hem doğada çabucak eriyor hem de üretimde petrol kullanımı bitiyor

Imperial College London’dan İngiliz araştırmacılar hızlı büyüyen ağaçlarda bulunan şekeri, plastik yapımında kullanılabilecek polimere dönüştürdü. Şekerden üretilen yeni plastik, gıda paketlemesinde kullanılabilecek.
Piyasada mısır gibi başka doğal malzemelerden yapılan plastikler olsa da bunlar bileşenlerine şeker kadar çabuk ayrılmıyor. Yeni buluşla, plastik üretimi için petrolün kullanılmasının önüne geçmenin yanı sıra insanların şekerden yapılmış ambalaj atıklarını diğer organik çöplerle birlikte evlerinde yok etmeleri de mümkün olacak.
Petrolden yapılan plastiklerin doğada erimesi yüzlerce yıl alırken, bu yeni madde, aylar içinde doğaya karışabiliyor. Fizik ve Mühendislik Bilimleri Araştırma Konseyi’nden Charlotte Williams’a göre şekerden yapılan plastik beş yıl içinde piyasaya sürülebilecek.
Dünyada üretilen petrol ve petrol ürünlerinin yüzde 7’si plastik üretiminde kullanılıyor. Plastiklerin yüzde 99’uysa çürüyen tarih öncesi bitki ve hayvanlardan milyonlarca yılda oluşmuş kömür, petrol ve doğalgaz gibi yakıtlardan yani fosil yakıtlardan elde ediliyor.

Daha az enerjiyle üretim
Şekerden plastik üretme yönteminde, geleneksel üretime göre daha az enerji tüketiliyor. Yeni materyal çok çabuk yok olabildiği için çevre için de daha iyi. Şimdi çalışmalar daha büyük üretimler için şekerden nasıl plastik elde edileceğine odaklandı. Uzmanlar şu ana dek elde ettikleri sonuçların büyük üretim için de umut verdiğini söylüyor. (The Daily Telegraph, aa)

1 Temmuz 2010 Perşembe

YAZININ ÜSTÜNE TIKLAYINIZ YAZI BÜYÜYECEKTİR.

20 Haziran 2010 Pazar

HAMMEDDE FİYATLARI YÜKSELMEYECEK...

PAGEV BAŞKANI SELÇUK AKSOY; 


HAMMADDE FİYATLARI 




YÜKSELMEYECEK PLASTİK


SEKTÖRÜ RAHAT NEFES ALACAK...

Türk plastik sektörü küresel krizin ve iç pazardaki talep azlığının etkisiyle, 2008 yılını yüzde 5’lik büyüme ile kapattı. Geçtiğimiz yıl yüzde 15’lere varan büyüme rakamları elde eden sektör, 2008 yılındaki yavaşlamaya rağmen yine de Türkiye ortalamasının üzerine çıkmayı başardı. Plastik sektörü, 2008 yılında iç pazarda umduğunu bulamazken, yaralar ihracatla sarıldı.
PAGEV (Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı) Başkanı Selçuk Aksoy, plastik sektörünün 2008 yılını değerlendirirken, önümüzdeki yıla ilişkin beklentilerini de ortaya koydu. Plastik sektörünün ağırlıklı olarak ambalaj ve inşaat sektörlerine ürün verdiğini belirten PAGEV Başkanı Selçuk Aksoy, bunları ev gereçleri, beyaz eşya ve otomotivin izlediğini söyledi. Aksoy, 2008’de iç pazarda, özellikle de inşaat sektöründe tüketimin önemli oranda azaldığını vurgulayarak, buna karşın plastik ihracatının hızlı artışına devam ettiğini dile getirdi.
Petrol fiyatlarındaki rekor artışlara paralel olarak plastik hammadde fiyatlarının Ağustos ayına kadar hızla tırmandığını, bu durumun plastik üreticilerini zora soktuğunu kaydeden Selçuk Aksoy, “Firmaların işletme sermayelerini zorlayan yüksek hammadde fiyatları, dünyadaki talebin kesilmesi ile birlikte çok hızlı bir şekilde düştü. Bu kez de yüksek fiyatlardan hammadde alan ve elinde pahalı stok bulunan firmaların canı yandı” diye konuştu.
Aksoy, buna karşın 2009 yılında körfez bölgesinde yeni yatırımlar devreye gireceği için hammadde bolluğu yaşanacağını belirterek, talep çok olsa da arz fazlalığı nedeniyle fiyatların yeniden yükselmeyeceğini öngördüklerini söyledi. Aksoy’a göre hammadde fiyatlarının düşük seyretmesi, 2009 yılında plastik sektörünün büyümesini sağlayacak ve işletme sermayeleri bu sene daha az zorlanacak. Ayrıca düşük maliyetli plastik ürünlerin yaygınlaşması açısından bir avantaj da yaratabilecek.
PAGEV Başkanı Selçuk Aksoy, plastik sektöründe 2009’un ikinci yarısında bir canlanma beklediklerini söyledi. Ambalaj sektörünün 2009 yılında aynı seviyeleri koruyacağını belirten Aksoy, “İkinci büyük pazarımız olan inşaat sektörü mutlaka canlandırılmalı ve desteklenmeli. Otomotiv ve beyaz eşyada kaybettiğimiz ihracat rakamlarının yerini belli oranda iç piyasanın doldurması gerekiyor. Bunun için tüketicinin yerli ürünleri tercih etmesini sağlamamız lazım. WTO’un kurallarına ters düşmeyecek şekilde yerli üretilen ürünlerin alınması cazip hale getirilmeli” dedi.
Türkiye’nin bugüne kadar ihracata dayalı bir sanayi politikası izlediği ancak son 5 yılda Türkiye’nin ihracat artışının, dünyadaki uluslararası ticaret artışıyla aynı oranda gerçekleştiği bilgisini veren PAGEV Başkanı Selçuk Aksoy, Türkiye’nin bu sürede sadece büyüyen pastadaki payını sabit tuttuğunu vurguladı. Ülkemizin bundan sonra oldukça küçülen uluslararası pazarda ancak katma değeri yüksek ve stratejik rekabet gücü olan ürünler ile kendine yer bulabileceğini belirterek, “İhracattaki devlet desteklerinin satış cirosuna göre değil mutlaka yaratılan katma değere göre şekillendirilmesi gerekiyor. Böylece ihracatımızın içindeki ithalatın payı da azalacaktır. Plastikten elde edilen ürünler, yüksek katma değer yaratma gücüyle bu konuda büyük bir avantaja sahip” diye konuştu.
Selçuk Aksoy, ara malı üretiminin canlandırılması için de önerilerini dile getirdi ve şunları söyledi: “İhracatçılar bugüne kadar değerli TL ve Dahilde İşleme Rejimi’nin sağladığı KDV muafiyeti nedeniyle ithal ara sanayi mallarına yönelmişti. TL’nin değer kaybetmesi, yerli ara malı üreticilerinin rekabet gücünü belli oranda iyileştirdi. Buna karşılık ara malı üretiminin canlanması için asıl olarak yerli ara malı üreticilerinin de Dahilde İşleme Rejimi’nden yararlanmaları sağlanmalı.”

Plastik sektöründe Avrupa`da 6. sıradayız

PAGEV Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Uysal, `Türkiye şu anda 3 milyon ton plastik ile Avrupa`da İspanya`dan sonra 6. sırada bulunuyor` dedi.

FAHRİ SARRAFOĞLU Türk plastik sektörü 2010 senesinde 6,6 milyon tona ulaşacağını kaydeden Plastik SanayicileriAraştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı(PAGEV) Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet UysalTürkiye`nin şuanda 3 milyon ton plastik ile Avrupa`da İspanya`dan sonra 6. sırada geldiğini dile getiriyor.

Uysal`ın verdiği bilgiye göre Türkiye`de şu anda 200 bine yakın insan plastik işleyen fabrika ve atölyelerde çalışıyor. İşte Uysal`la yaptığımız ekonomi söyleşimizin ayrıntıları; 

Sektördeki büyüme konusunda neler söyleyeceksiniz? 

Geçmişi son 40 yıla dayanan Türk plastik endüstrisi çok hızlı bir büyüme kaydetmektedir. 2000 senesinde 2,2 milyon ton olan plastik kullanımı, 2003 senesinde 3 milyon tona dayanmıştır. Bu şekilde gelişen Türk plastik sektörü 2010 senesinde abartısız 6,6 milyon tona ulaşacaktır. Türkiye şuanda 3 milyon ton plastik ile Avrupa`da İspanyadan sonra 6. sırada gelmektedir. Sektörde kaç firma bulunuyor? Türkiye`de 7 binin üzerinde üretici firma mevcuttur. Bunlardan 4 bini aşan kısmı İstanbul`dadır. İhracat rakamları konusunda da bilgi alsak? Türkiye`nin plastik ve kauçuk hammadde ve mamul eşya ihracatı 2003 senesi için 2 milyar 700 milyon dolar civarındadır. 

Bu rakama ihraç ürünlerinde girdi olarak kullanılan ambalaj malzemelerinin büyük payı da eklenirse 3 milyar doların üzerinde bir ihracatımızı var. Peki sektör şu an AB`ye hazır 
mı? Plastik sektörü teknolojik olarak AB`ye hazır. Kaldı ki PAGEV bu konuda adımlarını daha önce atıp, EuPC`ye (Avrupa Plastik İşleyenler Birliği) tam üye olmuştur. Ancak ilgili bakanlıkça üye aidatımızın ödenmesi konusunda bir sıkıntımız söz konusudur. 

Sektörün acil çözüm bekleyen sorunları nelerdir? 

Öncelikle Çin ve uzak doğudan gelen ürünlerin oluşturduğu sıkıntıyı sayabiliriz. Ayrıca enerji ve işçilik maliyetlerinin yüksekliği, kaçak işçi ve elektrik kullanımının yol açtığı haksız rekabet ortamı, özellikle PETKİM`in ürettiği bazı hammaddelerde anti-damping vergisinin uygulanması ve K.D.V. oranlarının yüksekliği sayılabilir. Plastik ve çere kirliliği hakkında ne düşünüyorsunuz? Türkiye`de plastiklerin toplanarak geri dönüşümü sağlanan kısmı yüzde 85 seviyelerindedir ve bu gerçekten yüksek bir geri dönüşüm oranıdır. Kalan miktar ise 150-200 yılda doğadan kaybolmaktadır. Bu şekilde baktığımızda plastiğin doğayı bozmayıp, canlı yaşamını tehdit etmediğini söyleyebiliriz. 

Petkim, talebe yetişemiyor PETKİM ile ilgili görüşleriniz nelerdir? 

Özelleştirilmesi ya da özelleştirilememesi ile ilgili? Petkim üretim kapasitesi itibarı ile bugün sektör ihtiyacının yüzde 30`luk bir kısmına cevap verebilmektedir. Yıllardır üretim artışı için hiçbir ciddi yatırım yapılmamıştır. Her geçen günde üretim alt yapısının revize edilememesi sebebi ile verimliliği daha da düşmekte rantabilitesini kaybetmektedir. Özelleştirmede Petkim ayrılmaz bir unsur olarak Tüpraş`la birlikte özelleştirilmeliydi. Çünkü Petkim`in ana üretim hammaddesi olan naftanın tek üreticisi Türkiye`de Tüpraş`tır. Şu anda Petkim nafta tedariki konusunda sıkıntı çekmekte yurtdışından bu ihtiyacını gidermenin yollarını aramaktadır.

25 Mayıs 2010 Salı

SEKTÖRÜN TÜRKİYE'DEKİ GELİŞİMİ


        Kimya endüstrisinin alt kolu olan plastik sektörünün Türkiye'de geçmişi 1960'lı yıllara dayanmaktadır. En hızlı büyüyen sektörlerden biri olarak dikkat çeken plastik, Türkiye'de özellikle 90'lı yıllardan sonra hızlı büyüme trendi yakalamıştır. Türkiye'de yıllık kişi başı plastik tüketimi bugün ortalama 40 kg civarındadır. Türkiye'de plastik sektörü, genç ve doymamış bir pazara sahip olduğundan tüketim her geçen gün artış göstermektedir. Plastik sektöründe yüzde 90'ı KOBİ olmak üzere 6.000 civarında firma faaliyet göstermekte ve yüzlerce çeşit mamul üretilmektedir.
Firmaların yaklaşık olarak yüzde 30'u ambalaj, yüzde 15'i inşaat, yüzde 11'i tekstil, yüzde 10'u ev eşyası, yüzde 10'u otomotiv ve yüzde 9'u teknik parça sektörlerine mamul üretmektedir. Yüzde 15'i ise geri kalan diğer sektörlere yönelik üretim yapmaktadır.
2002 - 2008 yılları arasında plastik sektörünün yüzde 88'i ithal olmak üzere 3,1 milyar dolarlık makine teçhizat yatırımı yaptığı tahmin edilmektedir. Bu yatırımların tevsi, modernizasyon, darboğaz giderme, yenileme amaçları ile yapıldığı ve sektörün üretim kapasitesinin hızla artmasını sağladığı bilinmektedir. Yurtiçi plastik tüketiminin yanı sıra ihracatın da son yıllarda yıllık artış hızının yüzde 25'leri aşmasının nedeni, kurulu kapasitenin artmış olması olarak gösterilmektedir.
Yüzde 30 düzeyindeki atıl kapasitenin, küresel krizin olumsuz etkisinin yanı sıra diğer önemli bir nedeni de sektörde çok sayıda firmanın geleneksel mamuller üreterek faaliyet göstermesidir. Küresel krizin uzun sürmesi halinde finansal yapısı güçlü olmayan firmaların sektörü terk etmesi ve doğal bir seleksiyon yaşanarak, ileriki yıllarda firma sayısının azalmasına yol açabilecektir.

PATATES PLASTİĞE DÖNÜŞÜYOR...



       Bilindiği gibi şeker üretiminin başlıca iki temel kaynağı var. Bunlardan biri ülkemizdeki 30 şeker fabrikasının hammadde olarak kullandığı pancar, diğeri ise nişasta içeriği yüksek mısır, patates gibi ürünler. Halen şeker üretiminde haksız rekabeti önlemek üzere kota uygulaması var. Dolayısıyla şeker ve nişasta ürünleri pazarı büyük işletmeler tarafından paylaşılmış durumda. Ancak dünyadaki son gelişmeler nişastanın yalnız şeker için değil, bazı plastik hammaddelerinin üretiminde de baz olarak kullanılacağını gösteriyor.
‘Biyoplastik' olarak adlandırılan bu tür maddelerin özellikle gıda ambalajlamasında önemli yararlar sağlayacağı öteden beri biliniyor.
Türkiye'de mısır tüketimi yaklaşık 3.5 milyon ton, üretim ise 2 milyon ton civarında. Oluşan açık, ithalatla kapatılıyor. Üstelik mısır fiyatları patatese göre daha yüksek. Mısır nişastasından biyoplastik üretimi şimdilik ekonomik değil. Buna karşın Türkiye'de yaklaşık 6 milyon ton patates üretiliyor ve kalitesi dünya standartlarına göre hayli yüksek. Üstelik çoğu zaman arz fazlası var.
İlk kez Japonya'da üretildi
Anadolu'da üretilen patatesin kalite özelliği nişasta içeriğinden geliyor. Bileşenler biyoplastik üretimini karşılayabilecek nitelikte. Bugüne kadar mısır ve kolza üzerinde gerekli transgenik değişimler yapılarak polimerik zincirlerden oluşan ‘parçalanabilir' nitelikte plastik üzerine denemeler yapıldı. Bu kez patates üzerinde yoğunlaşması bugüne kadar elde edilen deneyimlere dayanıyor.
Kuramsal olarak ilk uygulama Japonların Osaka Ulusal Araştırma Enstitüsü'nde Hiromasa Ogawa tarafından gerçekleştirilmiş. Süreç çok hızlı ilerliyor. Kulağa garip gelse de elde edilen plastik bir ambalaj materyali için oldukça dayanıklı.
Diğer nişasta türlerine göre daha geniş granül yapısı ve yüksek viskozite elastikiyeti patates üzerinde yoğunlaşmayı sağlamış. Çoğu kişinin bilmediği bir gerçek bu ilginç gelişmenin mantıksal açıklamasını da yapıyor. Patates nişastası kâğıt sektörünün önemli girdilerinden biri… Burada yüksek viskozite özellikli stabil esterleri kullanılıyor. Ayrıca tekstil endüstrisinde elyaf dokusuna sertlik kazandırmak için tercih ediliyor. Son zamanlarda ilaç sektöründe dönüşebilir ambalaj malzemesi olarak uygulanması da gündemde.
Asıl önemli devrim ise piyasadaki teknik ifadesiyle ‘polistren' olarak bilinen ‘köpük' üzerinde olacak. Yeni nesil üretimler bu çok hafif yalıtım malzemesinin patates nişastasından elde edilmesiyle gerçekleşecek. Bu konuda halen öncü üretimler yapılıyor, elde edilen sonuçlar ise oldukça ümit verici.
Ambalaj için ideal malzeme
Patatesten elde edilecek plastiklerin en önemli özelliği değişen koşullarda bile toksik etki göstermeyişleri. Kimyasal değişime uğramalarına rağmen doğada mikroorganizmalar tarafından yok edilmeleri onları geleceğin çevreci malzemeleri arasına katıyor. Bu türden plastiklere teknik ifadesiyle ‘biyo-bozunur' (biodegradable) denmesi bundan.
Sonuç olarak fazla teknik malumata girmeden şunu söylemek mümkün: Patates nişastası gibi ülkemizde kolaylıkla elde edilebilen, maliyeti düşük bir hammaddenin çevreci bir plastiğe dönüştürülmesi sınaî girişimciler için oldukça ilginç bir konu olabilir. Daha da önemlisi doğrudan patatesi hedef alarak kurulacak entegre tesisler umulan olası maliyetleri daha da aşağıya çekebilir.
Geleceğin tamamen çevreci ürünlere doğru yöneldiği düşünülürse proses olarak bu proje üzerinde yoğunlaşmak hiç de fantastik bir girişim değil.
Dikkati çeken son gelişmeler oldukça ilginç: Örneğin patates nişastasından plastik ve plastik türevleri üreten yeni prosesler için ABD Ulusal Patent Enstitüsü'ne hatırı sayılır başvuru var. Bu teknolojiyi geliştiren bazı kurumlar ise şimdiden ürün çeşit sayısını artırmaya çalışıyor.
www.plastonline.com (adresinden alınmıştır.)

16 Mayıs 2010 Pazar

DÜNYADA NÜKLEER ENERJİ...

Bazı ülkelerin nükleer enerji payları:

Fransa: %77, Belçika: %58, Slovak Cumhuriyeti: %53, Ukrayna: %46, İsveç: %44, Macaristan: %39, G. Kore: %39, İsviçre: %36, Japonya: %34, Almanya: %31, Finlandiya: %31, İspanya: %27, İngiltere: %23, ABD: %20, Çek Cumhuriyeti: %20, Rusya Federasyonu: %15, Kanada: %13, Arjantin: %8, Güney Afrika Cumhuriyeti: %7, Hindistan: %4.


Dünya şartları böyle iken halen ülkemizdebir nükleer santral kurulabilmiş değildir. Bazı çabalar ise sonuçsuz kalmıştır.
Ülkeler, enerji politikalarını belirlerken enerji kaynakları,dışa bağımlılıkları, coğrafi durumları, nüfus artışı hızı, finansman durumu, enerji kaynaklarında çeşitlilik gibi değişkenleri dikkate almaktadırlar. Bu nedenle her ülkenin kendine özgğ bir enerji politikası olmalıdır. Konuya bu çerçeveden bakıldığında, dünyada nükleer enerjiden vazgeçildiğini söylemek son derce yanıltıcı olur.
Aralık 2000 tarihi ile Eylül 2002 tarihi arasında dünyada kurulu bulunan nükleer santral sayısı      
438'den 442'ye çıkmıştır. Kurulu kapasite ise 351.000 MW'dan 357.000 MW'a çıkmıştır.